3/21/2012

Versus olmak, vesaire kalmak

Yaşanan bir oyunsa eğer, roller senin tarafından dağıtıldı. Egemen olanın karşısında afazi olarak değil, eylem olarak da durmak gerekir. Aşk örgütlenmektir! Aşk iş bitirici popülizme direnişin son kalesidir. Gönül gözüyle bakabilenlerin, her gün tekrar tekrar yinelenen, kendini yeniden yaratma şekilciliğine direnişinin ta kendisidir aşk. Ve doğası gereği, elde edilememişin hayranlığı nefret uyandırır... 

"Ben bu sevgiyi tüketebilirim, bu oyunu oynamayalım" diye yazmışsın üzüm gözlüm son mektubunda. Başladığımız yere döndük değil mi? Yunuslar gibi... Sen son bir kez daha ayna karşısında kendinle meşgul olup gelmiştin, fark edilmek ümidiyle... Hatırladın değil mi siyah elbisenin sana ne kadar yakıştığını söylediğim o ilk günü. içi burkulmuşların buluşmasıydı... Kulakları çınlatılacak biri 'en ezik ruhların buluşması' diye adlandırdı ama, olsun ben ezik olmayı hala kabullenemiyorum.

Versus olmak ve vesaire kalmak. Kim bilir nasıl konumladık kendimizi, birbirimize. Ben senin hınzır zekana güvenerek yazmıştım "Vesaire ya da Versus" diye. Sen de anlayıp dudaklarının kenarına yerleştirdiğin gülüşünle, incecik sesin telefon açmıştın... Bu arada, mektuplaşa bilinen bir aşk zannetmiştim seninkini. Senin sıkça bahsettiğin gibi 'tüketip gidilebilenler'den değil... Yılbaşında "Bu sene her şey gönlüne göre olsun..." mesajında, son zamanlarda benden esirgediğin sıcaklığını gördüm. Nereden bilebilirdim bir daha yan yana gelemeyeceğimizi. Bu kadar mı Versustuk birbirimize?

Uyuz, "Öfkelenme bana yüreğim kaldırmaz bunu" diyorsun. Aşk üzerine konuştuğumuz akşamları unutuyorsun. Direnmenin, umudun, inadına var olmaların tek mekanı yüreklerin kaldığı bir dünyada yaşamak zorunda olduğumuzu ortaklaşa belirlemiştik. Hani bize öğretilen pozitif vibrasyon triplerinin nasıl da, imaj çağında suda yüzen kayıklar olduğunu konuşmuştuk. Belki de hatayı orada yaptık, o güzelim akşamı sımsıcak beyinsel bir orgazm tadıyla geçirmektense, vıcık vıcık standart sevişmelerin bir parçası olabilseydim eğer, benden öncekinin isminin sonunda bir virgülle ayrılıp vesaire (vs.) olarak kalmazdım... 

Bu duygudur beni kızdıran. Samimiyetsizlik yani. "Bana karşın benim karşımda ol." Söylediklerinin karşıtlığına verdiğin yanıt bu mu? Adorno'yu bilirsin "Aydınlanmanın metalarla ilişkisi, diktatörlerin kitlelerle ilişkisi gibidir. Onları manipüle edebilecek kadar tanır." der. Senin aşkların kendileştiremediklerini tüketip atmak, bırakıp kaçmak mıdır? Sorup sorup cevap alamamak, bu sana özgü değil. Cevapları bir türlü bulunamayan bir denklemi insanlık tarihi tartışa dursun, biz kendi 'haklılık' oyunlarımıza geri dönelim istersen. Kim, nerede, ne kadar, ne anlamsızlığını devam ettirelim.

"Kalıplara sokmadan yaşamak." Bu gök kubbenin altında birbirini severek yaşamak nasıl bir kalıptır senin için anlamadım. "Bağlılıklarımın beni arkadan vurması"nı anlamadığım gibi. "... bu delinin seni çağırmasına kulak asma, çünkü o bir gün gerçekten gidebilmeye hazırlanıyor. Gerçekten gidebilmeye... Ardında kimseyi bırakmadan. O zaman sen, o gideni uğurlayabilmelisin, sen de "Yolun açık olsun" diyebilmelisin, dersin de... Çünkü sen zaten o yolun yolcususun, sen de tanırsın o yolu, sen de bilirsin gitmenin zor kalmanın kolay ve gitmekten başka çarenin kalmamasının ne demek olduğunu..." 

Anlamadın değil mi?.. Gitmek kolay, kalmak zor! Olsun "Seni sevdim. Her şey için sağol... Her şeye rağmen beni düşününce gülümse olur mu?.." 

2 yorum: