Uzanır gider sarhoş kaldırımlar buğulu gözlerimden süzülen yaşların anlamsızlığında... Çürümüş, zift karası ciğerlere yüklenir nikotin biraz daha... Ahmak ıslatanın altında kaybettik düşlerimizi... Ahmak gibi ıslanırken o yağdığı bile belli olmayan çiseleyen yağmurda...
Kaç ay yükselir bu kadife geceye? Ve kaç çiğ düşer gözlerimizden yakamoz misali yosunlu denize? Kaç balık tutar ellerimizden... Ulaştırır bizi cennetimize? Kaç defa bulur huzuru bu gönül... Ve kaç defa yitirir bulduğu anda? Kaç defa kayar düşeriz ellerimizden? Kaç defa düşer insan düşlerinden?
Vakit varken tomucukları topla zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek yarın ölüyor olabilir!..
3/21/2012
Versus olmak, vesaire kalmak
Yaşanan bir oyunsa eğer, roller senin tarafından dağıtıldı. Egemen olanın karşısında afazi olarak değil, eylem olarak da durmak gerekir. Aşk örgütlenmektir! Aşk iş bitirici popülizme direnişin son kalesidir. Gönül gözüyle bakabilenlerin, her gün tekrar tekrar yinelenen, kendini yeniden yaratma şekilciliğine direnişinin ta kendisidir aşk. Ve doğası gereği, elde edilememişin hayranlığı nefret uyandırır...
"Ben bu sevgiyi tüketebilirim, bu oyunu oynamayalım" diye yazmışsın üzüm gözlüm son mektubunda. Başladığımız yere döndük değil mi? Yunuslar gibi... Sen son bir kez daha ayna karşısında kendinle meşgul olup gelmiştin, fark edilmek ümidiyle... Hatırladın değil mi siyah elbisenin sana ne kadar yakıştığını söylediğim o ilk günü. içi burkulmuşların buluşmasıydı... Kulakları çınlatılacak biri 'en ezik ruhların buluşması' diye adlandırdı ama, olsun ben ezik olmayı hala kabullenemiyorum.
Versus olmak ve vesaire kalmak. Kim bilir nasıl konumladık kendimizi, birbirimize. Ben senin hınzır zekana güvenerek yazmıştım "Vesaire ya da Versus" diye. Sen de anlayıp dudaklarının kenarına yerleştirdiğin gülüşünle, incecik sesin telefon açmıştın... Bu arada, mektuplaşa bilinen bir aşk zannetmiştim seninkini. Senin sıkça bahsettiğin gibi 'tüketip gidilebilenler'den değil... Yılbaşında "Bu sene her şey gönlüne göre olsun..." mesajında, son zamanlarda benden esirgediğin sıcaklığını gördüm. Nereden bilebilirdim bir daha yan yana gelemeyeceğimizi. Bu kadar mı Versustuk birbirimize?
Uyuz, "Öfkelenme bana yüreğim kaldırmaz bunu" diyorsun. Aşk üzerine konuştuğumuz akşamları unutuyorsun. Direnmenin, umudun, inadına var olmaların tek mekanı yüreklerin kaldığı bir dünyada yaşamak zorunda olduğumuzu ortaklaşa belirlemiştik. Hani bize öğretilen pozitif vibrasyon triplerinin nasıl da, imaj çağında suda yüzen kayıklar olduğunu konuşmuştuk. Belki de hatayı orada yaptık, o güzelim akşamı sımsıcak beyinsel bir orgazm tadıyla geçirmektense, vıcık vıcık standart sevişmelerin bir parçası olabilseydim eğer, benden öncekinin isminin sonunda bir virgülle ayrılıp vesaire (vs.) olarak kalmazdım...
Bu duygudur beni kızdıran. Samimiyetsizlik yani. "Bana karşın benim karşımda ol." Söylediklerinin karşıtlığına verdiğin yanıt bu mu? Adorno'yu bilirsin "Aydınlanmanın metalarla ilişkisi, diktatörlerin kitlelerle ilişkisi gibidir. Onları manipüle edebilecek kadar tanır." der. Senin aşkların kendileştiremediklerini tüketip atmak, bırakıp kaçmak mıdır? Sorup sorup cevap alamamak, bu sana özgü değil. Cevapları bir türlü bulunamayan bir denklemi insanlık tarihi tartışa dursun, biz kendi 'haklılık' oyunlarımıza geri dönelim istersen. Kim, nerede, ne kadar, ne anlamsızlığını devam ettirelim.
"Kalıplara sokmadan yaşamak." Bu gök kubbenin altında birbirini severek yaşamak nasıl bir kalıptır senin için anlamadım. "Bağlılıklarımın beni arkadan vurması"nı anlamadığım gibi. "... bu delinin seni çağırmasına kulak asma, çünkü o bir gün gerçekten gidebilmeye hazırlanıyor. Gerçekten gidebilmeye... Ardında kimseyi bırakmadan. O zaman sen, o gideni uğurlayabilmelisin, sen de "Yolun açık olsun" diyebilmelisin, dersin de... Çünkü sen zaten o yolun yolcususun, sen de tanırsın o yolu, sen de bilirsin gitmenin zor kalmanın kolay ve gitmekten başka çarenin kalmamasının ne demek olduğunu..."
Anlamadın değil mi?.. Gitmek kolay, kalmak zor! Olsun "Seni sevdim. Her şey için sağol... Her şeye rağmen beni düşününce gülümse olur mu?.."
"Ben bu sevgiyi tüketebilirim, bu oyunu oynamayalım" diye yazmışsın üzüm gözlüm son mektubunda. Başladığımız yere döndük değil mi? Yunuslar gibi... Sen son bir kez daha ayna karşısında kendinle meşgul olup gelmiştin, fark edilmek ümidiyle... Hatırladın değil mi siyah elbisenin sana ne kadar yakıştığını söylediğim o ilk günü. içi burkulmuşların buluşmasıydı... Kulakları çınlatılacak biri 'en ezik ruhların buluşması' diye adlandırdı ama, olsun ben ezik olmayı hala kabullenemiyorum.
Versus olmak ve vesaire kalmak. Kim bilir nasıl konumladık kendimizi, birbirimize. Ben senin hınzır zekana güvenerek yazmıştım "Vesaire ya da Versus" diye. Sen de anlayıp dudaklarının kenarına yerleştirdiğin gülüşünle, incecik sesin telefon açmıştın... Bu arada, mektuplaşa bilinen bir aşk zannetmiştim seninkini. Senin sıkça bahsettiğin gibi 'tüketip gidilebilenler'den değil... Yılbaşında "Bu sene her şey gönlüne göre olsun..." mesajında, son zamanlarda benden esirgediğin sıcaklığını gördüm. Nereden bilebilirdim bir daha yan yana gelemeyeceğimizi. Bu kadar mı Versustuk birbirimize?
Uyuz, "Öfkelenme bana yüreğim kaldırmaz bunu" diyorsun. Aşk üzerine konuştuğumuz akşamları unutuyorsun. Direnmenin, umudun, inadına var olmaların tek mekanı yüreklerin kaldığı bir dünyada yaşamak zorunda olduğumuzu ortaklaşa belirlemiştik. Hani bize öğretilen pozitif vibrasyon triplerinin nasıl da, imaj çağında suda yüzen kayıklar olduğunu konuşmuştuk. Belki de hatayı orada yaptık, o güzelim akşamı sımsıcak beyinsel bir orgazm tadıyla geçirmektense, vıcık vıcık standart sevişmelerin bir parçası olabilseydim eğer, benden öncekinin isminin sonunda bir virgülle ayrılıp vesaire (vs.) olarak kalmazdım...
Bu duygudur beni kızdıran. Samimiyetsizlik yani. "Bana karşın benim karşımda ol." Söylediklerinin karşıtlığına verdiğin yanıt bu mu? Adorno'yu bilirsin "Aydınlanmanın metalarla ilişkisi, diktatörlerin kitlelerle ilişkisi gibidir. Onları manipüle edebilecek kadar tanır." der. Senin aşkların kendileştiremediklerini tüketip atmak, bırakıp kaçmak mıdır? Sorup sorup cevap alamamak, bu sana özgü değil. Cevapları bir türlü bulunamayan bir denklemi insanlık tarihi tartışa dursun, biz kendi 'haklılık' oyunlarımıza geri dönelim istersen. Kim, nerede, ne kadar, ne anlamsızlığını devam ettirelim.
"Kalıplara sokmadan yaşamak." Bu gök kubbenin altında birbirini severek yaşamak nasıl bir kalıptır senin için anlamadım. "Bağlılıklarımın beni arkadan vurması"nı anlamadığım gibi. "... bu delinin seni çağırmasına kulak asma, çünkü o bir gün gerçekten gidebilmeye hazırlanıyor. Gerçekten gidebilmeye... Ardında kimseyi bırakmadan. O zaman sen, o gideni uğurlayabilmelisin, sen de "Yolun açık olsun" diyebilmelisin, dersin de... Çünkü sen zaten o yolun yolcususun, sen de tanırsın o yolu, sen de bilirsin gitmenin zor kalmanın kolay ve gitmekten başka çarenin kalmamasının ne demek olduğunu..."
Anlamadın değil mi?.. Gitmek kolay, kalmak zor! Olsun "Seni sevdim. Her şey için sağol... Her şeye rağmen beni düşününce gülümse olur mu?.."
Farkındasın...
Gölgene sığın güneşinden kaçarken. Uzayıp giden karanlığına inat. Hızla büyüyen yaşama aldanmaksızın, gölgene sığın. Duaların artık ölüme daha yakın. Bir ecel töreni aslında yaşadıkların...
Ellerin var, buz tutmuş, soğuk ve kavrayamayan zamanı. Ellerin var parçalamaktan usanmış binbir defa. Umutsuzluğunu damgalar yüzüne. Yorgunluk, suretinde soluk bir perde; ve o perdede sahnelenir binbir gölge...
Yitirilmiş dakikaların peşine takılmış telaşlar... Telaşların ardı sıra kaybolmuş yaşamlar... Bir sonraki kaosa gün sayan adamlar... Ve her bildiğini hiçe sayan hayatlar...
Hepsinin ortasında sen, yalnız, bir başına... Derme çatma hayat mücadelesinde. Caddeler soğukken ve çay buğusu hapsolmuşken küçük bacalı evlere. Dumanında kaybolurken zamanın,
Artık her şeyin farkındasın...
Ellerin var, buz tutmuş, soğuk ve kavrayamayan zamanı. Ellerin var parçalamaktan usanmış binbir defa. Umutsuzluğunu damgalar yüzüne. Yorgunluk, suretinde soluk bir perde; ve o perdede sahnelenir binbir gölge...
Yitirilmiş dakikaların peşine takılmış telaşlar... Telaşların ardı sıra kaybolmuş yaşamlar... Bir sonraki kaosa gün sayan adamlar... Ve her bildiğini hiçe sayan hayatlar...
Hepsinin ortasında sen, yalnız, bir başına... Derme çatma hayat mücadelesinde. Caddeler soğukken ve çay buğusu hapsolmuşken küçük bacalı evlere. Dumanında kaybolurken zamanın,
Artık her şeyin farkındasın...
Tanrı Diyor ki ;
Bir şey ne kadar kirlenirse kirlensin hemen silebilirsin. Çorbayı ikiye bölmek mucize değildir Evlat, sihirbazlıktır. İki işte çalıştığı halde çocuğunu futbol antrenmanına götürmeye vakit bulan bekar anne mucizedir. Uyuşturcuya hayır, eğitime evet diyen bir genç mucizedir. İnsanlar onlar için herşeyi yapmamı istiyorlar. Ama anlamadıkları şu ki, yapacak güçleri var. Bir mucize mi görmek istiyorsun evlat, mucizenin kendisi ol.
3/20/2012
Gidersen...
Eğer sen de bırakıp gidersen beni, elimi tutacak kimse kalmazsa yani, ben de kalmam buralarda, giderim sanki... Evet anlattığın masallar gibi günlük güneşlik değil hayat, evet zorlanıyorum ama sensiz hepten karanlık olur, hepten kasvetli...
Hayal kurmamak gerek belki, bilemiyorum fakat onlar da olmasa nasıl umut edebilir, nasıl katlanabilir insan? Güzel bir günün sonunda hafiften rüzgar eser bir gemide, çocukça sözler verilir, gülüşülür, "o" günün geleceğine duyulan inançla en ince ayrıntısına kadar kurgulanır hayat. Bizim kontrolümüzde değil biliyorum, öğreniyorum, sadece güzel şeyler düşünürsek mutlaka güzel şeyler yaşayacağımızı görmek istiyorum. Kötü düşünceleri kovmakla uğraşıyorum bu aralar: daha uzunca bir süre benimle, bizimle kalacağına, binlerce şarkı söyleyeceğine, kapıyı çaldığımda sıcacık bir "hoşgeldin" duyacağıma, öğlen uykusundan domates kokuları eşliğinde uyandırılacağıma inanmak istiyorum. Gidersen eğer, yeni biçilmiş çimen kokusu, "benzemez kimse sana tavrına kurban olayım", yağmurdan hemen sonra ortalığı kaplayan toprak kokusu çok acıtır canımı. Ne çok şey kattın bana, zaman zaman kızsam, eleştirsem de ben ne çok benzemişim sana. Gidersen eğer, ben de vazgeçerim galiba, en iyi ihtimalle bir Akdeniz kasabasına yerleşip, yerlerine binalar dikilen portakal, mandalina bahçelerine ağlarım ya da Ankara'ya gidip Kurtuluş Parkı'nda koşuşturan o gencecik, umut dolu kızı ararım. Kimseye hesap sormam ama, affederim onları. Gidersen eğer, ben de benden giderim. içimdekilerin çoğu sen, gidersen, biterim....
Hayal kurmamak gerek belki, bilemiyorum fakat onlar da olmasa nasıl umut edebilir, nasıl katlanabilir insan? Güzel bir günün sonunda hafiften rüzgar eser bir gemide, çocukça sözler verilir, gülüşülür, "o" günün geleceğine duyulan inançla en ince ayrıntısına kadar kurgulanır hayat. Bizim kontrolümüzde değil biliyorum, öğreniyorum, sadece güzel şeyler düşünürsek mutlaka güzel şeyler yaşayacağımızı görmek istiyorum. Kötü düşünceleri kovmakla uğraşıyorum bu aralar: daha uzunca bir süre benimle, bizimle kalacağına, binlerce şarkı söyleyeceğine, kapıyı çaldığımda sıcacık bir "hoşgeldin" duyacağıma, öğlen uykusundan domates kokuları eşliğinde uyandırılacağıma inanmak istiyorum. Gidersen eğer, yeni biçilmiş çimen kokusu, "benzemez kimse sana tavrına kurban olayım", yağmurdan hemen sonra ortalığı kaplayan toprak kokusu çok acıtır canımı. Ne çok şey kattın bana, zaman zaman kızsam, eleştirsem de ben ne çok benzemişim sana. Gidersen eğer, ben de vazgeçerim galiba, en iyi ihtimalle bir Akdeniz kasabasına yerleşip, yerlerine binalar dikilen portakal, mandalina bahçelerine ağlarım ya da Ankara'ya gidip Kurtuluş Parkı'nda koşuşturan o gencecik, umut dolu kızı ararım. Kimseye hesap sormam ama, affederim onları. Gidersen eğer, ben de benden giderim. içimdekilerin çoğu sen, gidersen, biterim....
3/15/2012
Çok Kötüyüm...
ben niye mutlu olamıyorum
hayatımdaki herkesin mutlu olması için çabalıyorum ama ben mutlu değilim
insanlardan beni mutlu etmeleri için birşeyler bekliyorum. en ufak birşeyi bile yapmıyorlar.
sonra ben mutsuz oluyorum
ölmek istiyorum dayanamaıyorum
mutlu olmak için sürekli insanlar bulup onları mutlu edip mutluluk görmek istiyorum
ama olamıyorum.
gözlerim doldu anlıyormusun beni mutsuz olmaktan bıktım
son gücümle seni buldum
umutlarımı sana bağladım.
ama yine boynum bükük kaldı herzamanki gibi.
3/10/2012
Aşk....
En Güzel anılarımda olmanı istiyorum
Farkını çok iyi biliyorum
Kalbimi sana bırakıyorum
Aşık olmaktan korkuyorum ama
Rüzgarda dalgalanan saçlarını düşünüyorum.
Sen ne kadar istemesende
Ümitlerim tükenmeyecek
Milletin dediklerine bakmadan
Merhametinin şevkatli kollarına saracağından
En güzel Günleri yaşayacağımızdan
Yanımda Olacağına herzaman
Eminim...
Farkını çok iyi biliyorum
Kalbimi sana bırakıyorum
Aşık olmaktan korkuyorum ama
Rüzgarda dalgalanan saçlarını düşünüyorum.
Sen ne kadar istemesende
Ümitlerim tükenmeyecek
Milletin dediklerine bakmadan
Merhametinin şevkatli kollarına saracağından
En güzel Günleri yaşayacağımızdan
Yanımda Olacağına herzaman
Eminim...
Hayata dair umut veren detaylar
Hayatın bütün olumsuz yanlarına, bütün sinir bozucu durumlarına ragmen içinizde hos bir tat bırakan babamın değimiyle "insanlık ölmemiş oğlum" dedirten detaylardır.
somutlastırmak gerekirse; vapurla istanbula gittigim bir seferde vapura hafif dilenci görünümlü bir cocugun binmesi ve iki tane güzel, bakımlı, zengin görünümlü kızın yanına oturması. kızların suratlarını bozarak ve homurdanarak kalkıp akranı sayılabilecek bir erkeğin yanına oturması. erkeğinse aynı surat ifadesiyle bir iki saniye içinde yanlarından kalkıp, gidip o dilenci görünümlü cocugun yanına oturması...
somutlastırmak gerekirse; vapurla istanbula gittigim bir seferde vapura hafif dilenci görünümlü bir cocugun binmesi ve iki tane güzel, bakımlı, zengin görünümlü kızın yanına oturması. kızların suratlarını bozarak ve homurdanarak kalkıp akranı sayılabilecek bir erkeğin yanına oturması. erkeğinse aynı surat ifadesiyle bir iki saniye içinde yanlarından kalkıp, gidip o dilenci görünümlü cocugun yanına oturması...
3/09/2012
Ben Neden Zombiyim ( İnsanlığa nalet :D )
Özet: Bu hayatı bir düşün bu dünyayı. standart basit. doğ. sana istedikleri şeyi ögretsinler, çalış , onlara gönder, azıcık gül sonra öl
sence hayat bumu insan dedikleri bunları düzğün şekilde yapmaya çalışan kullanıcılardır. ama hayvanlar bu oyunda hile yapan aşşalıklardır.
bana dedilerki bunları gör duy anla anlatma ve bunlara karşı gelme sus izle yaşa bize ittat et. sen benim hizmetkarımsın. dediler.
ama ben reddetim. reddetikçe önüme engeller geldi. geri adım attıkça ayagıma dikenler battı. ağlattılar. duygularımla oynadılar.
ama sonra tamamen sıyırdım kendimi bu sistemden. ben Tanımlanamayan cisim oldum bir ufo bir uzaylı :) zaten uzaylılara göre bizde uzaylıyız.
ama kendimi sıyırınca dünyasız kaldım kendi hayallerimde bir dünya yarattım kendime herşey mükkemmeldi. ama birşey eksikti. duygu eksikti
onu dünyamın heryerinde aradım ve bulamadım. bu yüzden bu dünyaya bir kapı açtım. oradan duyguyu aramaya çıktım. kayboldum.
ama halen o duyguyu aramaya çalışıyorum. ve o orada bir yerde inanıyorum ona bir zaman ulaşıcağım. buna inanıyorum sonra mükkemmel olucam
ve bu süreçte bir zombi gibi dünyada dolaşıcam !!! :)
sence hayat bumu insan dedikleri bunları düzğün şekilde yapmaya çalışan kullanıcılardır. ama hayvanlar bu oyunda hile yapan aşşalıklardır.
bana dedilerki bunları gör duy anla anlatma ve bunlara karşı gelme sus izle yaşa bize ittat et. sen benim hizmetkarımsın. dediler.
ama ben reddetim. reddetikçe önüme engeller geldi. geri adım attıkça ayagıma dikenler battı. ağlattılar. duygularımla oynadılar.
ama sonra tamamen sıyırdım kendimi bu sistemden. ben Tanımlanamayan cisim oldum bir ufo bir uzaylı :) zaten uzaylılara göre bizde uzaylıyız.
ama kendimi sıyırınca dünyasız kaldım kendi hayallerimde bir dünya yarattım kendime herşey mükkemmeldi. ama birşey eksikti. duygu eksikti
onu dünyamın heryerinde aradım ve bulamadım. bu yüzden bu dünyaya bir kapı açtım. oradan duyguyu aramaya çıktım. kayboldum.
ama halen o duyguyu aramaya çalışıyorum. ve o orada bir yerde inanıyorum ona bir zaman ulaşıcağım. buna inanıyorum sonra mükkemmel olucam
ve bu süreçte bir zombi gibi dünyada dolaşıcam !!! :)
Varda Var...
Bu dünya sürüyor artık
hala yaşam var aşk var sen var
hayat var. siyah beyaz tablonun içinde kırmızı bir gülüm var
mutluluk var.zevk var. gülüş var
gözyaşlarımın içinde aşkın var
kafamı eydiğimde altında gülüş var.
ben varım sen varsın. aramızda bir bağ var.
bu evdende yaşam var. ruhumuz var biz varız
hala yaşam var aşk var sen var
hayat var. siyah beyaz tablonun içinde kırmızı bir gülüm var
mutluluk var.zevk var. gülüş var
gözyaşlarımın içinde aşkın var
kafamı eydiğimde altında gülüş var.
ben varım sen varsın. aramızda bir bağ var.
bu evdende yaşam var. ruhumuz var biz varız
Mutlulugu Kaçırma
Ağlamalarla geçen bir hayatın içinden cımbızla alıyoruz mutlululugu
sadece kendi sevdiğimiz şeylere inandırmaya çalışıyoruz hayatımızı
oysa oysa bizide seven şeylere hiç kulak asmıyoruz.
doğa bizi seviyor , ay seviyor güneş seviyor, akarsular dağlar,
kısacası tüm evren seviyor bizi. kötülük ve üzğün olmak diye bir şey yoktur ama
sadece sevginin mutlulugun olmadığı yerler vardır. kalbinde bunlara yer vermeyen insanları
hayatına dahil etmek bir süpürge gibi sendekileride yok eder. bir samandaki iğne gibidir mutluluk heryerde bulunmaz
ama bas bas bağırır mutluluk burda diye. sen onu duydugun zaman peşinden gelir sevgi. sarar sarmalar dodurur tüm boşlukları
mükemmeliğe huzura kavuşturur insanı. kalbi .... sana bir tavsiye buldugun mutlulugu kaçırma...
İlk önce bize biraz Sezer Ercan'ı anlatırmısınız?
Sezer Ercan bir define anahtarıdır,karşımdaki birey gayet akılsız da olsa bunu bilir,
22 senedir kendi didinerek , kimseye boyun eğmeyen , yer yer akıldan uzak düşen bir antikadır...
Değeri değerciler için paha biçilmezdir,değerci olmayanlar zaten belirli bir mertebeye kadar elinde taşımışlardır,
daha sonrasında istedikleri kapıyı açıp içeri girenler,bu anahtarı işi bittiği için tozlu ve örümcek ağlarıyla dolu bir karanlıga bırakmışlardır.
sezer iyidir yahu en azından küresel bir keriz değildir (:
Seni Şiire'e götüren siir yapmaya iten neydi? Ve kendi mahlasını neden Gbosadam olarak
seçtin? bi anlamı varmıydı?
7 gün 24 saat her günümdeki ömrüm ritmik bir şiir, bu değilmi zaten ?
Bu işe aşık olmanın verdiği unkowin duyguyla başladım. bir sevdiceğime şiir yazdım o da bende farkına vardıkki gerçekten şiirselmişim. bundan sonrada bu blogumda şiirlerimi yayınlayacağım.
Gbosadam ise benim hayatımın anlamıdır. onun içindeki gizli bilğiler muhteşemliğe giden yoldur.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)